Ümitsizliğin Çaresi

    1950'lerde Harvard üniversitesinde Dr. Curt Richter, fareler suda ne kadar dayanabilirler bulmak için vahşi ve evcil farelerden oluşan iki grup fareleri suda bıraktı. Evcil farelerin grubu ortalama olarak 40 ila 60 saat dayanmışken, vahşi fareler ortalama olarak 15 dakika dayandı; halbuki her iki gruptaki fareler aynı türdendi, ama birisi vahşi, diğeri evcildi.
     Daha sonra deneyi tekrarlamışlar, ama bu sefer vahşi fareler boğulmadan önce araştırmacılar onları kurtardı, kurudu, dinlendirdi, sonra tekrar suda bıraktılar. Sizce vahşi fareler bu sefer ne kadar dayandı? 15 dakika mı? 30 dakika mı? 45 dakika mı? Bu sefer vahşi fareler 40 ila 60 saat dayandılar! Aslında fark çok basittir: Birinci deneyindeki vahşi fareler sudan çıkma ümidi yitirmişken, ikinci deneydekiler görevliler onları kurtaracaktır diye ümitlerini yitirmemişler.
     Farkı şöyle izah edeyim: Vahşi fareler kimse onlara bakmadan yaşıyor, ve kendi çabalarıyla herşeyin üstesinden gelmeye alıştılar. Bu yüzden birinci deneydeki fareler kendi çabalarıyla sudan çıkmayacaklarını anlayınca ümitsizliğe kapıldılar ve öldüler.
     Oysa ki ikinci deneydeki fareler şunu anlamışlar: "Biriyleri bizi gözetliyor ve gereğince kurtaracaktır, ama yüzmeye devam etmezsek ölürüz, ve ölürsek kurtulamayacağız" diye ümitlerini yitirmeden yüzmeye devam ettiler.
     Araştırmacılar şu sonucuna varmışlar: Canlıların ölümü fizikselden çok psikolojik ve zihniyetinden kaynaklanır, ve ümitsizliğe düşmek, ölümle denktir. Fareleri bu kadar ileriye iten bir ümit insanlarda neler yapabileceğini bir düşünün!
     Bazen düşünüyorum da: "Şu fareler gibi bizi de gözetleyen ve gereğince kurtaracak birleri olsa ne güzel olurdu, böylece bir şeyler kaybetmekten korkmadan hayatın zorluklarının önüne atılır ve hayallerimizi..." Durun bir saniye, bizim zaten bir gözetleyicimiz ve bir kurtarıcımız var, O'nun adı Allah'tır, ama maalesef hayatın koşuşturmacasına kendimizi o kadar kaptırmışız ki, bunu unutmuşuzdur. Zaten bu inanç olmasaydı Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethetmek için gemileri karada hiç yürütür müydü? Ya da peygamberler ve onların izinden giden müminler onca amansız mücadelelere karşı dayanıp kazanabilirler miydiler?
     Hal böyleyken bize ne oldu da muradımıza ermiyoruz? Aslında bu sorunun cevabı zaten 1400 yıl önce, Hz. Ömer’den yapılan rivayete göre Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesselam verdi:
“Eğer siz Allah'a hakkı ile tevekkül etseniz kuşlar gibi rızıklanırdınız. Onlar aç gider, tok dönerler." (bk. Tirmizi, Zühd, 33; İbn Mace, Zühd, 14; İbn Hanbel,1/332)
Şimdi biraz düşünelim: Kuşlar açılınca ne yapıyorlar? Telefonla yemek siparişi mi verirler? Yoksa bugün canım uçmak istemiyor diye yemeği komşularından mı isterler? Asıl kuşlar karınlarını doyurana kadar uçarak yemek arayıp durarak üzerlerine düşeni yaparlar.
     David Eagleman Beyin: SENİN HİKÂYEN kitabında karıncaların inşaa ettiği o muhteşem yauvalarından bahsederken, olağanüstü bir şey olmadığını, yaptıkları şey çok basit olduğunu yorumlayarak onlar sadece yapmaları gereken şeyleri yaptıklarını söyler. Başka bir deyişle, karıncalar üzerlerine düşeni yaparlar. Ya biz? Üzerimize düşeni yapıyor muyuz - ki istediklerimizi elde edelim?
     Bize bir numara olmak ya da büyük kazanç elde etmek düşmez, bize sadece çalışmak düşer; bu tamamsa gerisi tamamdır zaten. Bunları yapmak her zaman kolay olmayabilir - kimi zaman da o kadar zor gelir ki - ama bunlar hayatımıza hedef, amaç, ve renk katarak gönlümüzü, hayatımızı ve ruhumuzu zenginleştirirler.
     Sözlerin en güzeli Allah'ın sözleri olduğu için, şu ayetin meali ile bitirmek istiyorum: "Sen Rabinin hükmüne dirençli davranarak ve çözüme odaklanarak sabretve öfke ve karamsarlığa kapılarak davet görevini ihmal edip de balık arkadaşı olarak bilinen Hz Yunus aleyhi es-selam gibi olma. Hani o ihmalinin neticesi olarak pişmanlık ve dertten boğulmuş bir halde Rabbine niyaz etmişti" (68\48).
UMUTLU KALIN, SAĞLIKLI KALIN.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnsanlardaki İnsanlık

Liderler, kişisel ve profesyonel kargaşa zamanında kendilerini 3 yollarla geliştirirler.